Türkçe’de birebir karşılığı olmasa da İngilizce’de ‘flourishing’ olarak geçen kavram, bütün de hayatımıza sürüklemeyi istediğimiz o iyi sezişi, esenlik halini, pozitif işlevselliği belirliyor. Kısaca; pozitif duyguların, akılsal-fiziksel-ruhsal sıhhatin, anlamlı bir yaşamın, bilgeliğin, içten ilişkilerin, sevginin, faziletin ve usunuza gelebilecek daha bir hayli pozitif kavramın sentezinden oluşan ‘flourishing’, hakikatinde hepimizin olması, ulaşması gereken bir yer olarak karşımıza çıkıyor.
Pozitif psikoloji alanında çalışmalar yapan bir hayli analist ve ünlü ad ‘flourishing’i belirlemek için değişik açıklamalara müracaat etiyor. Fredrickson ve Losada 2005, ‘flourishing’i insanın üretme, büyüme, performans ve psikolojik elastiklik bakımından optimum seviyede işlevselliğini sürdürebilmesi olarak belirliyor. Öte yandan, Hupper ve So 2013, optimum pozitif işlevselliği, iyi sezmenin ve tesirli bir biçimde işlevsellik göstermenin bileşkesi olarak yaşam doyumunu, yüksek seviyede pozitif duyguları ve düşük seviyede olumsuz duyguları içeren öznel iyi oluş hali olarak açıklıyor.
Ferdin büyümeye devam etmesi için en ideal seviyede üretkenlik ve işlevsellik göstermesi; pozitif duygularını daha fazla beslemesi gerekiyor. Keyes 2002, bu gelişim sürecini ifade etmek için ‘flourishing’in ancak duygusal iyi oluş bulgularının psikolojik ve sosyal iyi oluş bulgularıyla bütünleşmesinden ortaya çıkabileceğini öne sürüyor. Refahın, huzurun, mutluluğun, iyi sezmenin ve en ehemmiyetlisi hayatta artık bir şeyleri çözmüş olmanın karşılığı olan ‘flourishing’i başka bir deyişle dilimize en yakın tercümesiyle ‘Optimum pozitif işlevsellik’ i elde etmek içinse çok güç işlere kalkışmak gerekmiyor. Gelin, optimum pozitif işlevselliğe nasıl ulaşabileceğiniz hakkında işe yarayacak ipuçlarına değinmeden evvel çoktan ‘orada’ olup olmadığınızı nasıl kavrayabileceğinizi konuşalım.
Optimum pozitif işlevsellik içerisinde misiniz?
‘Flourishing’ pozitif psikolojide ele alınan ve bir hayli pozitif duygu, vaziyetle ilişkili olan ‘umut verici’ bir kavram. En hoş yanı ise sadece belki bir kesime değil; dünyanın her yerinden her yaştan insana hitap ediyor olması. Neticede, tam mesele ‘iyi sezmek’, öyleyse herkes yapabilmeli değil mi?
Bilmek, keşfetmek, umut etmek, hayal kurmak, beğenmek, hoşlanılmak, irtibat kurmak, usunuza gelen ve hepimizin günlük rutinlerinde yer alan sıradan ama tesirli tüm pozitif eylemler optimum esenlik ile yakından ilişkili. Optimum esenlik, kolay bir mutluluk kavramının ötesinde çok güzergahlı pozitif bir yapıya sahip. Hayata dair bütüncül bir bakış açısı sunan ve tüm hoşlukları içinde toplayan optimum pozitif işlevsellik başka bir deyişle ‘flourishing’, ‘dolu dolu yaşamak’ isteyen herkesin farkında olması gereken bir kavram.
Peki; bu kavramı öğreniyordunuz veya hiç dinlememiştiniz, fark etmez. Hayatınızda olup olmadığını, çoktan optimum esenlik seviyesine erişip erişmediğinizi nasıl söyleyebilirsiniz? Sadece iyi sezmeniz, ara gizeme mutlu olmanız, neşe aldığınız faallikleri yapıyor olmanız optimum esenlik içinde yaşayıp yaşamadığınızı anlatmaz. Bunu kavramak için azıcık daha derine inmek ve hem yaşamınıza hem de kendi özünüze bakmanız gerekir. İşte optimum pozitif işlevselliğe eriştiğinizi fark etmenize dayanakçı olacak iyi yaşam sinyalleri:
Evvel ‘kendinize’ odaklanmayı bildiyseniz: Başkalarına fayda sağlamak ismine kendinizi bırakmıyor ve kendi gereksinimlerinizi önceliklendirebiliyorsanız
Kendi mutluluğunuzu kendiniz yaratıyorsanız: Mutluluğun, başka insanlara ya da eşyalara bağlı olmadığını; onu yalnızca kendi içini bulabileceğini öğreniyorsanız
Daha affedici olduğunuzu seziyorsanız: Hem kendinize hem başkalarına karşı daha öncekisinden daha bağışlayıcıysanız ve kalbinizi kin, nefret gibi negatif duygularla doldurmuyorsanız
Daha sarih fikirli yaklaşımlar sergiliyorsanız: Rastgele bir düşünceye, hadiseye ya da vaziyete âmâyı âmâsına bağlı kalmıyor; kendinize değişmek, dönüşmek için izin veriyorsanız
Acıyı kabul edip ondan bir şeyler bilmeye çalışıyorsanız: Acıdan kaçmak, onu görmezden gelmek ya da derinlere gömmek yerine yüzeye çıkarıp barış bülten edebiliyorsanız
Suskunluğu, işlevsiz tüm seslere seçim ediyorsanız: Güdülerinizi, tepkilerinizi, hiddetinizi hakimiyet altında yakalayabiliyor ve asapla, dargınlıkla parlamadan evvel derin bir soluk alıp durup düşünüyorsanız
Dinlenirken kabahatlilik dinlemiyorsanız: Vücutsal, akılsal ve ruhsal gereksinimlerinizi karşılamak için her şeye azıcık ara verdiğinizde sadece ‘içinize’ odaklanabiliyor ve kendinizi işlerinizi, derslerinizi, mesullüklerinizi ya da başkalarını düşünürken bulmuyorsanız.
Hayır demeyi bildiyseniz: Sırf başkalarını memnun etmek için istemediğiniz, neşe almadığınız, beğenmediğiniz ya da mecburi olmadığınız rastgele bir şeye içinizden gelmediği halde evet demiyorsanız.