İsrail’in Gazze’ye uyguladığı abluka ve akınlar sürerken Amerika Birleşik Devletleri (ABD), tüm kurumları ve yetkilileriyle İsrail’e tam dayanak verirken İsrail’e askeri müdafaa sağlamak için bölgeye eşi gibisi görülmemiş bir yığınak yapıyor. Bir yandan da iki devletli tahlil, sivillerin korunması, Hamas ile Filistinlilerin ortasında ayrım yapılması üzere açıklamalar yapan yetkililer çelişkili bir durum içine düşüyor.
AYRI TELDEN AÇIKLAMALAR
ABD Lideri Joe Biden, geçen çarşamba günü ölen Filistinli sivillerin sayısına yönelik “hiç güvenmiyorum” açıklamasını yaparken; pazar günü Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, “Filistinli siviller İsrail’in hava ataklarında ölmeyi hak etmedi” diyor. Biden, sivil katliamına yönelik “savaş yürütmenin bedelidir” derken ABD Lider Yardımcısı Harris pazar günü, “savaş kurallarına bağlı kalınmalı” diyor.
BİR O DENLİ BİR BÖYLE
Geçen salı bir basın toplantısında “Savaş bu, çatışma. Kanlı, berbat ve karışık olacak. Siviller ziyan görecek” diyen Beyaz Saray Sözcüsü John Kirby, birkaç dakika sonra “sivillere yönelik her türlü müdafaa tedbirini görmek istiyoruz” diyor lakin yeniden Kirby, cuma günü “İsrail’e Gazze’deki askeri operasyonlarında kırmızı çizgi çekmiyoruz” diye ortaya çıkıyor.
UKRAYNALI İÇİN GÖZYAŞI
Kirby, son günlerde bir toplumsal medya görüntüsü ile gündeme geldi. İmgenin bir yanında geçen yıl Ukraynalı sivil vefatlarından bahsederken ağlamaklı bir hal takınan sözcü, imajın öbür yanında Filistinli sivillerin öleceğinden ve bunun savaşın bir gerekliliği olduğundan bahsediyor. husus ile ilgili bir ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisiyle konuştu. Yetkili, “Rusya ile İsrail ortasındaki her türlü denkliği reddediyoruz. Rusya, Ukrayna’ya karşı haksız bir savaş başlattı. İsrail ise Hamas’ın müthiş terör saldırısına karşılık veriyor” dedi.
SÖYLEMİ SORGULANIYOR
ABD idaresi ve İsrail hükümetinin birinci günlerde ortaya koyduğu “Hamas eşittir DEAŞ” söylemi, Amerikan medyasında yerini önemli soru işaretlerine bıraktı. Washington’daki basın toplantılarında Amerikalı ve Batılı muhabirler, İsrail’in savaş hukukuna uyup uymadığını, sivil kayıpları önlemek için neler yaptığını ve ABD’nin bu hususlardaki sorumluluğunu sert sorularla sorguluyor. Soruların dozu artarken ABD’li sözcüler ve yetkililer, kendilerini çelişkiye düşüren ve samimiyeti sorgulanan açıklamalar yaparken buluyor. ABD, en yakın ortağı olan İsrail ile dünyanın geri kalanına ihraç etmeye çalıştığı insani, tüzel ve memleketler arası bedeller ortasında sıkışıp kalmış halde. Amerikalı yetkililerin son vakitlerde istikrarsız bir tavırla suçlanmasının art planında işte ABD’nin kendini içinde bulduğu bu hareket alanı dar siyasetin büyük rolü olduğu söylenebilir.
