Berat Kandili manası ve kıymeti merak ediliyor. Müslümanlar yılın üçüncü kandili olan Berat Kandiline yönelik bilgileri araştırıyor. Berat Gecesi’nde eller semaya açılacak, dua ve ibadetler de yerine getirilecek. Berat gecesi af, arınma ve kurtuluş olarak kabul edilir. Pekala Berat kandili nedir? Berat Kandili’nde ne oldu? İşte, Berat Kandili değeri, manası ve fazileti…
BERAT KANDİLİ NEDİR?
Berat, Arapça berâe-berâet sözünün Türkçeleşmiş halidir. Kur’an’da Berae kökünden 25 söz bulunmakta olup, bunlardan yalnızca iki tanesi Beraet halinde geçmektedir.
Berâet, iki şey ortasında ilgi olmaması; kişinin rastgele bir yükümlülükten kurtulması yahut yükümlülüğün bulunmaması manasındadır. Istılah olarak berat ise, Allah’ın affı ve bağışlaması, günah, borç ve cezadan kurtulmak üzere manalara gelmektedir.
Beratın özünde, günahlardan arınma ve Büyük Allah’ın rahmet ve mağfiretine ulaşma hedefi vardır.
BERAT GECESİ’NDE NE OLDU?
Berat Kandili, Kur’an-ı Kerim’in Levh-i Mahfûz’dan Dünya semasına toptan indirildiği gecedir. Buna “inzâl” denir. Kadir Gecesi’nde ise Peygamber’e birinci kere ve modül kesim indirilmeye başlanmıştır. Buna da “tenzîl” denir.
Hazreti Muhammed’in, Berat Gecesine ait şöyle buyurduğu söz edilir: “Şaban ayının 15’inci gecesini ibadetle geçirin, gündüzünde de oruç tutun. Zira Büyük Allah, bu gece dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve ‘Yok mu tövbe eden, tövbesini kabul edeyim. Yok mu rızık isteyen, rızık vereyim. Yok mu şifa isteyen, şifa vereyim. Yok mu öbür isteği olan ona da istediğini vereyim’ buyurur.
BERAT KANDİLİ MANASI VE ÖNEMİ
Diyanet’in geçtiğimiz yıllarda yaptığı açıklamaya nazaran “Kaynaklarımızda rahmet, icabet, gufran ve takdir olarak isimlendirilen Berat gecesi, af, arınma ve kurtuluş gecesidir.”Hiç elbet ki Beratın en derin manası af ve bağışlanmadır. Sevgili Peygamberimiz (sav) bu gecede Allah’a çokça ibadet edilmesini, gündüzünde ise oruç tutulmasını tavsiye etmiş ve bu gece güneş batınca Allah Teâlâ’nın dünyaya rahmetiyle tecellî ederek fecre kadar: “Bağışlanmak dileyen yok mu, onu bağışlayayım! Rızık isteyen yok mu, ona rızık vereyim! Belâya dûçar olan yok mu, ona afiyet vereyim!..” buyurduğunu bizlere müjdelemiştir. (İbn Mâce, İkâmetü’s-Salavât, 19)